9 Ağustos 2017 Çarşamba

Seyir

Bir blog toplantısı için daha uygun bir yer olamazdı diye düşündü, çay ocağında çayı demlerken, gelmelerine daha vakit vardı ama, çay kısık ateşte, yavaşça demlenmeliydi. Karanfili çok severdi, belki sevmeyen olur düşüncesiyle, kapattı, bir kaç saniye önce açmış olduğu kavanozun kapağını, alışkanlık işte...

İki masayı birleştirmişti zaten, sayısı iki elin parmaklarını geçmeyen sandalyeleri son bir kez düzeltti, ocağa yöneldi, çaydanlığın kapağını kaldırıp, kokladı, yüzünde bir gülümseme ile, kapının açıldığını duydu...

Gelen kişiyi, gelecek diğer kişiler gibi, ilk kez görüyor, bazılarının isimlerini bile bilmiyordu. Tebessüm vermek sünnet, almak farz idi; Ve tebessüm etti... Gelenin adını biliyordu, gözleriyle buyur etti...

Ardı sıra açılıp kapanmaya başladı kapı, ismini bildiği bilmediği ama illa ki ilk defa gördüğü, çok geçmedi, son bir kez kapanmadan önce, son kez kapandı kapandı... Çayların bir kısmını açık, bir kısmını demli doldurdu, haliyle, çay bardaklarının sayısı, sandalyelerin sayısından biraz fazlaydı; kimin, çayı nasıl içtiğini henüz bilmiyordu. Çay servisini yapmış, her çay tabağına bir tane kesme şeker, çay kaşığı iliştirmiş, şeker kabını ise  ortaya koymuş, son boş sandalyeye oturmuş, seyre başlamıştı... Hepsi çaya şeker atmamış, ama hepsi, yüzlerinde bir tebessümle, çayını karıştırmıştı... Nedenini anlamamış olsalar da, bir hikmeti olduğunu anlamışlardı...

Ne güzel diye geçirdi içinden, çay ehli çıkmıştı misafirler, bardağın biri boşalıyor, biri doluyordu... Seyir devam ediyor, yüzlerinden çok, nereye baktıklarına bakıyor, soru sormuyor, cevap aramıyor, bu anın, istisna halin, keyfini çıkarıyordu....

Son kez kapandığında kapı, bazı çay bardaklarının ait olduğu çay tabağının kenarında olduğunu, bazı çay kaşıklarının ise ait olduğu çay bardaklarının ve çay tabaklarının da dışında olduğunu fark etti...

Canının, yine yandığını hissetti...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder