Güzel insanlar tanıdım, hep belli
bir mesafeyi korumam gereken! Gerekliydi biliyorum, herkesin iyiliği
için. Bir şeyleri, her zaman doğru ve yanlış ile
tanımlayamazsınız, anlamı yoktur ki olsa bile, faydası yoktur.
20li yaşların kıyılarında dolaşırken, yaptığımız yaren
sohbetlerinde ki dedikodusuz gıybetsiz yalansız olurdu, çekirdek
olurdu, çoğu zaman ya kapı önü ya sokak lambasının altı
olurdu, saatler boyu olurdu , şunu hep merak ederdik ama; bu yaşta
böyle oluyorsa, kim bilir 40lı yaşların kıyılarında dolaşırken
nasıl olurdu? Yavaş yavaş da olsa öğreniyor insan; ömür, çok
az şey ile doğru orantılı oluyor. Bu iyi mi, kötü mü
bilmiyorum! Bir şeyi iyi mi kötü mü olduğunu, doğru mu yanlış
mı olduğunu çoğu zaman o anki şartlar belirler ve o şartlar, o
an için çoğu zaman belirsiz ve can yakıcıdır... 'Neden'
sorusunu çok sevdim, hep daha da sevdim. İnsanları sevdim,
hikayelerini sevdim, söylediklerinin yüzü suyu hürmetine
sustuklarını sevdim, anlamayacaklarını bile bile sevdim, yanlış
anlayacaklarını bile bile sevdim, bunda haklı olduklarını bile
bile sevdim. Bir kuyudan bir kuyuya el uzanamayacağını bile bile
sevdim... Her kuyunun bir kişilik olduğunu bile bile sevdim...
Bir kuyu, nasıl anlatılır, bilemiye bilemiye sevdim... Neden
sorusunun, anlamını yitirdiğini göre göre sevdim... Çok yazdım,
çok sildim, çok konuştum, çok dinledim, çok sustum, artık
anlıyorum ki, artık anladım ki, söylemeye dilim ar ediyor ama,
bir kuyudan bir kuyuya el uzanmıyor! Kabullenmek gerek...
Kabullenmek gerek... Kabullenmek gerek... Biraz baş ağrısı, biraz
uykusuzluk, biraz keman, biraz ney sesi, bu tarifsiz acı...
Tamam, kabul ettim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder